ClickCease

Dişlerinizi fırçalarken yalnızca kısa bir süre oyalanıyor ya da bir an önce işinizi bitirmeye çalışıyorsanız, ağzınızın sağlığını tehlikeye attığınızı bilmekte fayda var. Günlük rutininiz en az iki dakika boyunca dişlerinizi 45 derecelik bir açıyla (diş etinize doğru eğimli) nazik fakat etkin bir şekilde fırçalamakla başlamalı. Bu açı, özellikle dişleriniz ile diş eti arasındaki çizgide biriken plakları daha etkili temizlemenizi sağlar.

Elbette bu tavsiye tek başına bir sihirli formül değildir. Diş fırçasının sertlik derecesinden tutuş şeklinize, dil temizliğinizden diş ipi kullanımına kadar birçok etken, ağzınızın genel sağlığını belirler. Ancak yine de en temel nokta, doğru açıda, yeterli süre boyunca ve doğru sıklıkta fırçalama yapmaktan geçer. Yetersiz veya yanlış teknikle diş fırçalama, diş minesinde zaman içinde aşınmalara, diş etlerinde çekilmelere ve hatta hassasiyet veya ağrı gibi can sıkıcı durumlara yol açabilir.

Doğru diş fırçalama tekniği için en uygun açı nedir?

Diş fırçalama tekniğinde önerilen açının 45 derece olmasının altında yatan sebep, diş eti çizgisiyle temas eden bölgedeki plak birikimini en iyi şekilde ortadan kaldırmaktır. Çünkü plak, diş etinin hemen üzerinde ve dişlerle etin birleşim noktasında kolayca tutunabilen bakterilerden ve gıda kalıntılarından oluşan bir tabakadır. Eğer diş fırçasını diş yüzeyine tam dik (90 derece) uygulamaya çalışırsanız, plak tabakasını yeterince derinlikte temizleyemeyebilir ve diş etlerinin kıvrımındaki bakterileri göz ardı edebilirsiniz.

45 derecelik açı, diş fırçasının kıllarını tam da bu kritik bölgeye doğru yönlendirir. Basit bir benzetmeyle: Bir halının tozunu alırken, fırçayı düz bir şekilde hızlıca sürerseniz yüzey temizlenir; ama halının tüylerinin dibine yerleşen tozlara pek dokunamazsınız. Oysa fırçayı belli bir açıyla ve nazik hareketlerle kullanırsanız, hem üst katmanı hem de alt katmanı etkili şekilde temizlemiş olursunuz.

Bu açının doğru kullanımı, “Bass tekniği” veya “modified Bass tekniği” olarak bilinen yöntemle özetlenir. Fırçanın kıllarını diş eti çizgisinin hemen altına yerleştirip hafif bir baskıyla (ama çok da sert olmadan) kısa titreşimli veya küçük dairesel hareketler uygularsınız. Bunu yaparken amaç kılların diş etiyle diş arasındaki kanala (sulkus) nüfuz etmesini sağlamak ve oradaki plak birikimini gevşetmektir. Sadece birkaç saniyede büyük hamleler yapmak yerine, küçük ama etkili hareketlerle plağı dağıtmak çok daha iyi sonuç verir.

En uygun açıdan sapma, mesela fırçayı dik tutma veya fazla yatay konumlandırma, fırçalama etkinliğini düşürür. Bu da zamanla diş etinde kızarıklık, şişlik, kanama veya diş eti çekilmeleriyle kendini belli edebilir. Ayrıca diş etlerini tahriş etmeniz halinde hassasiyet artabilir ve diş kökleri açığa çıkabilir.

Dişlerin dış yüzeyleri nasıl fırçalanmalıdır?

Dış yüzeyler, günlük hayatta en çok göz önünde olan alanlardır. Gülümsediğinizde, konuştuğunuzda ya da yemek yerken çevrenizdekiler ilk olarak dış yüzeyleri fark eder. Ancak bu estetik yön, sağlıklı ve sorunsuz bir ağız yapısı için de oldukça kritiktir. Çünkü dişlerin dış yüzeylerinde oluşan plak, ilerleyen zamanlarda mineralize olarak tartara (diş taşına) dönüşebilir ve bu da diş eti iltihabından ağız kokusuna kadar pek çok sorunu beraberinde getirebilir.

Dış yüzeyleri fırçalarken, yine 45 derecelik açı kuralı karşımıza çıkar. Fırça kıllarını diş etinin sınırına doğru eğimli yerleştirdiğinizde, hem dişin sert yüzeyine hem de diş eti çizgisine aynı anda temas edersiniz. Küçük ve nazik dairesel hareketler veya hafif ileri-geri titreşimler kullanarak, plağı etkili biçimde parçalar ve ortadan kaldırırsınız. Burada önemli olan kol gücünüzü değil fırça kıllarının esnekliğini kullanmanızdır. Aklınızda şöyle bir benzetme canlanabilir: Suyun içindeki bir cisme çok sert değil nazik dokunuşlarla dokunmak gibi. Fazla baskı uygularsanız diş etlerinize zarar verme riski artar.

Fırçalamaya genellikle ağzın arka bölgesinden başlamanız önerilir. Özellikle üst ve alt azı dişlerinin (molarlardan) dış yüzeyini fırçalayarak rutine başlamak, bu “zor ulaşılır” bölgeleri baştan ele almanızı ve ihmal etmemenizi sağlar. Ardından yavaşça ön dişlere (kesici dişlere) doğru hareket edersiniz. Sistematik bir sıra takip etmek, rastgele fırçalama yerine her dişe gereken ilgiyi vermenizi sağlar. Dış yüzeylerin fırçalanmasında sıklıkla yapılan hatalardan biri, kısa sürede “hemen” bitirmeye çalışmaktır. Oysa yaklaşık 30 saniyelik süreyi sadece dış yüzeylere ayırmak, çok daha etkili sonuç verir.

Fırçalama esnasında ağzınızı biraz aralayarak yanak ve diş arasındaki boşluğu artırabilir, böylece fırçanın her köşeye ulaşmasını kolaylaştırabilirsiniz. Şunu da unutmamak gerekir ki yavaş ve dikkatli olun: Bir anda hızlı hızlı fırçalamaktansa, diş başına ya da küçük diş gruplarına birkaç saniye odaklanarak plakların iyice dağıldığından emin olmak daha doğru bir yaklaşımdır.

Neden fırçalamaya dış yüzeylerle başlanmalıdır?

Pek çok kişi diş fırçalamaya “kolay yerlerden” yani görünen kısımlardan başlama eğilimindedir. Aslında bu pratik yaklaşım bilimsel tavsiyelerle de desteklenir. Çünkü dış yüzeyler, hem çabuk kirlenen hem de insanların günlük hayatta en çok farkına vardığı alanlardır. Bunları önce fırçalamak, hem psikolojik olarak motivasyon sağlar hem de bir “temizlik rutini” oluşturmayı kolaylaştırır.

Davranış bilimciler tarafından yapılan bazı araştırmalarda, belirli bir sırayla diş fırçalamanın alışkanlık oluşturmayı kolaylaştırdığı ve sonuçların daha tutarlı olduğu gözlenmiştir. Özellikle çocuklarda, “önce dış yüzeyler, sonra iç yüzeyler, ardından çiğneme yüzeyleri” gibi aşamalı bir yaklaşım fırçalama süresini uzatır ve her alanın temizlenmesini sağlar. Hatta bir nevi “oyun” kuralı gibi gördüklerinden, çocukların bu sıraya daha çok uyduğu tespit edilmiştir.

Ayrıca dış yüzeyler, bazen “daha az kirlenir” diye düşünüldüğünden ihmal edilebiliyor. Gerçekte ise özellikle ön dişlerin dış kısmı, nefes alışverişinde hava akışına maruz kaldığı için tükürüğün doğal temizleme etkisinden bir miktar daha az yararlanabilir. Bu yüzeylerde plak birikimi, estetik açıdan da hızlı şekilde lekelere sebep olabilir. Dolayısıyla dış yüzeyleri önce fırçalayarak, hem hızlı bir temizlik yapmış hem de motivasyonu korumuş olursunuz. Bir süre sonra, diş fırçalama eylemi kendiliğinden bu sıra ile otomatikleşir.

Bazı uzmanlar, dış yüzeylere yoğunlaşmanın, görsel olarak “temizlik hissini” pekiştirdiğini belirtiyor. Bir işin sonucunu hemen görmek, insanların devam etme isteğini artırır. Bu açıdan bakıldığında, dış yüzeyler fırçalandığında ayna karşısında hemen parıltılı bir görünüm elde edebilmeniz, diğer yüzeylere geçmeden önce size pozitif bir geri bildirim sunar. Elbette bundan sonra iç yüzeyleri ya da çiğneme yüzeylerini ihmal etmemek şartıyla bu motivasyonu sürdürebilirsiniz.

Doğru fırçalama için en iyi diş fırçası türü hangisidir?

Diş fırçası seçimi, doğru diş fırçalama teknikleri kadar önemli bir adımdır. Pek çok marka ve model arasında seçim yapmaya çalışırken, özellikle nelere dikkat etmeniz gerektiğini bilmek, ağız sağlığınız açısından büyük fark yaratır. Genel kanı, “yumuşak kıllı” bir fırçanın hem diş etlerine hem de diş minesine daha az zarar verdiği yönündedir. Sert kıllı fırçalar, belki yüzey lekelerini biraz daha hızlı temizliyor gibi görünebilir, ancak uzun vadede dişlerde aşınma ve diş eti çekilmesine sebep olabilir.

Yumuşak kılların yanı sıra fırça başının boyutu da önemlidir. Özellikle ağzınız küçükse ya da arka dişlere ulaşmakta zorlanıyorsanız, daha ufak başlıklı bir fırça tercih etmek hayatınızı kolaylaştırır. Böylece dar alanlara rahatça girerek detaylı temizlik yapabilirsiniz. Kılların dizilimi de fark yaratır: Bazı diş fırçaları, çapraz yerleştirilmiş veya çok katmanlı kıl yapısına sahiptir. Bu tasarım, diş arası boşluklara veya diş eti çizgisine daha iyi ulaşmayı hedefler.

Eğer manuel fırçalardan hoşlanmıyorsanız veya daha pratik bir çözüm arıyorsanız, elektrikli ya da şarjlı diş fırçaları da tercih edilebilir. Elektrikli fırçaların büyük bir artısı, doğru hareket biçimini kısmen kendiliğinden sağlaması ve çoğu modelde zamanlayıcı bulunmasıdır. Böylece önerilen süre boyunca fırçalamanız kolaylaşır. Tabii burada da “yumuşak veya orta sertlikte başlık” seçimi önemini korur.

Seyahat, ofis gibi dişlerinizi dışarıda da fırçalamak istediğiniz durumlar için katlanabilir veya koruyucu kapaklı modeller mevcuttur. Ancak unutmamanız gereken nokta, hangi fırçayı seçerseniz seçin, düzenli olarak (ortalama üç ayda bir) fırça başlığını ya da fırçayı yenilemektir. Zira zamanla kıllar aşınır ve etkili temizlik yapamaz hale gelirler. Üstelik aşınmış kıllar diş etlerinde tahrişe de sebep olabilir.

Elektrikli diş fırçası kullanmak sonuçları iyileştirir mi?

Elektrikli diş fırçaları, son yıllarda çok sayıda araştırmaya konu oldu ve büyük çoğunluğu, manuel fırçalamaya göre daha fazla plak temizliği ve diş eti sağlığı yönünde olumlu sonuçlar gösterdi. Özellikle döner-oscillasyon teknolojisi kullanan fırçalar, dakikada binlerce titreşim veya dönüş hareketiyle diş yüzeyindeki plak birikimini etkili şekilde kırabiliyor. Elbette bu manuel fırçalarla hiç başarılı olunamayacağı anlamına gelmez; doğru teknikle yapılan manuel fırçalama da oldukça etkilidir. Ancak elektrikli fırçalar, “kendi kendine” belli bir tempoyu ve hareket yönünü sağladığından kullanıcı hatalarını azaltabilir.

Çocuklar için de elektrikli diş fırçalarının motivasyonu artırdığı bilinir. Fırçalama süresini keyifli hale getiren müzikli veya ışıklı modeller, onların düzenli fırçalama alışkanlığı kazanmasında faydalı olabilir. Ayrıca zamanlayıcı özelliği, gereğinden az veya fazla fırçalamanın önüne geçer. Kimi modellerde, fazla baskı uygulandığında uyarı veren sensörler bile bulunur. Bu da sert fırçalamanın getirebileceği zararı azaltır.

Bununla birlikte elektrikli fırça kullanmak, “nasıl olsa makine kendi işini yapıyor” rahatlığına kapılmayı gerektirmez. Yine 45 derecelik açıya dikkat etmek, fırçayı her dişte bir süre tutmak, yavaşça gezdirmek gibi kuralları uygulamak gerekir. Ayrıca elektrikli fırçaların başlıklarını da düzenli aralıklarla değiştirmek önemlidir; çünkü aşınan, sertleşen veya kılları yamulan başlıklar tam anlamıyla temizlik sağlamaz, diş eti tahrişine yol açar.

Bazı kişiler titreşimli başlıklardan rahatsız olabilir veya ağız içinde gıdıklanma hissi yaşayabilir. Bu durumda daha düşük titreşim modları sunan veya “hassas dişler” için özel olarak tasarlanmış başlıkları olan elektrikli fırçalar tercih edilebilir. Sonuç olarak elektrikli diş fırçalarının büyük çoğunluğu bilimsel olarak daha yüksek oranda plak giderimi vadederken, kişisel konfor ve doğru kullanımın da en az teknoloji kadar önemli olduğunu akılda tutmak gerekir.

İç yüzeyler etkili bir şekilde nasıl fırçalanır?

Diş fırçalama rutininin en sık atlanan veya hızlıca geçilen bölümü, iç yüzeylerdir. Özellikle ön dişlerin dil ya da damak tarafında kalan yüzeyleri, gözle direkt görülmediği için bazen ihmale uğrar. Oysa bu kısımlarda da plak birikimi en az dış yüzeyler kadar yoğundur ve temizlenmediğinde çürük ya da diş eti sorunlarına yol açabilir.

İç yüzeyleri temizlerken de temel prensip yine 45 derecelik açıdır. Örneğin alt çenedeki dişlerin iç tarafını fırçalarken, fırçayı hafif yukarıya doğru ve diş etinin hemen altına konumlandırın. Fırçanın ucu (ya da “toe” kısmı) diş eti çizgisine temas edecek şekilde kısa ve nazik ileri-geri veya dairesel hareketlerle plakları gevşetin. Üst çenede ise tam tersi, fırçayı aşağıya doğru yönlendirmek gerekebilir. Özellikle ön dişlerde, fırçayı dik tutarak (dikey pozisyonda) fırçalama hareketi yapmak, dar bölgelerde daha etkili olabilir.

Hızlı davranmak veya bu alanları “Zaten görünmüyor,” diye önemsememek, ilerleyen dönemde diş taşları, diş eti kanamaları ve hatta çürüklere davetiye çıkarır. Bazı insanlar, özellikle alt ön dişlerin iç yüzeyinde ciddi tartar birikimi olduğunu fark ettiklerinde hayrete düşerler. Bunun sebebi genellikle tükürüğün yoğun bir şekilde bu bölgede birikmesi ve zaman içinde kalsiyum ve fosfat içerikli sertleşmiş tortular (tartar) oluşturmasıdır.

İç yüzeylerde başarının sırrı, yavaş ve sistemli olmaktır. Ağzınızı hafifçe açarak, fırçanın bu dar bölgeleri rahatça taramasına izin verin. Dilinizi de biraz geriye çekerek alan açabilirsiniz. Her dişe en az birkaç saniye ayırarak, küçük titreşimli hareketlerle gezinin. Ağzın diğer bölgelerine göre biraz daha zahmetli görünse de “iç yüzeyler” temizliği, uzun vadede pek çok diş ve diş eti problemini engelleyebilir. Unutmamalı ki dişlerin hem “ön sahnesi” hem de “sahne arkası” kusursuz bakım ister.

Diş eti çizgisi neden fırçalama tekniğinde önemlidir?

Diş eti çizgisi, diş ile diş etinin birleştiği kritik bir “sınır bölge” olarak tanımlanabilir. Burada biriken plak, diş etlerinde ilk savunma hattını hedef alır ve hafif bir iltihap (gingivitis) genellikle bu bölgede başlar. Fırçalama sırasında bu çizgiyi atlamak, plak birikiminin hızla diş eti altına ilerlemesine ve ciddi sorunlara yol açmasına neden olabilir.

Diş eti çizgisini temizlemek için 45 derece kuralı olmazsa olmazdır. Çünkü kılları bu açıyla konumlandırdığınızda, diş etinin kenarına yavaşça temas edebilir ve plakları yerinden oynatabilirsiniz. Eğer tam dik veya çok yatay bir açıyla fırçalarsanız, diş etini ya fazla tahriş edebilir ya da tam anlamıyla temizleyemeyebilirsiniz. Bu noktada küçük dairesel veya titreşimli hareketler yine öne çıkar.

Diş eti çekilmesi, çoğunlukla agresif fırçalamanın veya sert kıllı fırçaların yarattığı travmanın bir sonucudur. Diş eti çizgisinin yanlış temizlenmesi veya çok sert fırçalanması, diş etini geri çekilmeye zorlayabilir. Bu da hassas kök yüzeylerini açığa çıkararak sıcak-soğuk hassasiyetine, hatta ilerleyen dönemde diş kaybına kadar gidebilecek ciddi problemlere yol açabilir.

Diş eti çizgisi tıpkı bir kapı eşiğidir. Bu eşik, hem evin dışına (mikroplar, plaklar vb.) hem de içine (diş kökleri ve kemik dokusu) açılır. Bu eşiği düzenli ve dikkatli bir şekilde temizlemezseniz, evinizin içine istenmeyen zararlı unsurlar girebilir. Bu yüzden 45 derecelik açıyla, yumuşak kıllarla ve nazik dokunuşlarla bu “kapı eşiğini” süpürmek, ağız sağlığınızın güvenliğini sağlar.

Çiğneme yüzeylerinde karies oluşumunu önlemek için nasıl temizlenir?

Çiğneme yüzeyleri (oksüzal yüzeyler), özellikle azı dişlerde sık derin fissürlere ve oyuklara sahiptir. Bu oyuklar, yemek artıkları ve bakteriler için mükemmel saklanma noktaları oluşturur. Bu nedenle de çürük oluşumuna en müsait alanlardan biridir. Diş hekiminin kontrolünde bu alanlara uygulanan fissür örtücüler (sealantlar), yüzeyi daha pürüzsüz hale getirerek çürüme riskini büyük oranda azaltabilir. Ancak fissür örtücünüz olsa da düzenli fırçalama şarttır.

Çiğneme yüzeylerinde en etkili yöntem fırçayı dik konumda tutup küçük ileri-geri hareketlerle tüm girinti ve çıkıntıları taramaktır. Çünkü bu yüzeylerdeki kanallar genelde dişin merkezine doğru derinleşir. Hatta bazı uzmanlar, minik bir dairesel hareketle ya da hafif bastırıp kaldırma tekniğiyle o bölgede biriken plakları söküp atmayı önerir. Burada da aşırı güç kullanmamaya dikkat edin; önemli olan kılların oyukların içine nüfuz ederek plağı temizlemesidir.

Gün içinde her zaman dişlerinizi fırçalamaya fırsat bulamayabilirsiniz. Bu gibi durumlarda şekersiz sakız çiğnemek, tükürük akışını artırarak hem çiğneme yüzeylerini hem de dişlerin genelini kısmen temizleyebilir. Xylitol gibi içeriklere sahip sakızlar, bakterilerin asit üretimini de azaltır. Elbette bu yöntem asla diş fırçalamanın yerini tutmaz, sadece geçici bir destek sağlar.

Beslenmenize de dikkat etmek, çiğneme yüzeyleri bakımında önemlidir. Sürekli yapışkan ve şekerli gıdalar tüketmek, bu minik oyuklarda bakteri ziyafeti anlamına gelir. Fırçalamanın hemen ardından asitli veya şekerli gıdalara yönelmek, tüm emeğinizi boşa çıkarabilir. Çiğneme yüzeylerinizi uzun yıllar korumak için, düzenli fırçalama, kontrollü beslenme ve gerektiğinde doktor tavsiyesiyle uygulanan koruyucu prosedürler (fissür örtücü gibi) ideal bir birleşimdir.

Fırçalarken yapılan yaygın hatalar nelerdir?

Diş fırçalamanın basit bir eylem olduğu düşünülür, ancak aynı basitlik yüzünden pek çok kişi hataya düşer. En yaygın hatalardan ilki, fırçalamaya yeterli süre ayırmamaktır. Bazıları 30 saniyede dişlerini fırçalamayı bitirip ağzını çalkalayarak “Görev tamam!” hissine kapılır. Oysa özenli bir temizlik için, tüm yüzeylere (dış, iç, çiğneme ve hatta dil yüzeyine) toplamda en az iki dakika ayırmak gerekir.

Bir diğer hata, aşırı baskı uygulamaktır. Güçlü sürtme hareketlerinin dişleri daha temizleyeceği düşünülür, ancak gerçekte bu diş minesini aşındırabilir, diş etlerini tahriş edebilir ve zamanla diş eti çekilmelerine neden olabilir. Hafif ve kontrollü hareketlerle yapılan fırçalama, daha sağlıklıdır. Sert kıllı fırçalar ise bu hasarı daha hızlı artırabilir.

Bazı insanlar, sadece ön (görünen) dişleri fırçalar veya dil temizliğini ihmal eder. Dil yüzeyi, bakterilerin kolayca tutunabildiği geniş bir alandır ve düzenli temizlenmediğinde ağız kokusuna yol açar. Aynı şekilde diş ipi veya interdental fırçaları hiç kullanmamak, diş aralarında plak ve gıda kalıntısı birikimini artırır. Fırçayla bu boşluklara her zaman ulaşmak mümkün olmayabilir.

Sürekli aynı diş fırçasını kullanmak da bir başka tuzaktır. Üç-dört aydan uzun süre kullanılan fırçalarda kıllar deforme olur ve temizlik kapasitesi büyük oranda düşer. Ayrıca yanlış depolama koşulları (mesela fırçayı ıslak bırakıp kapalı bir kutuya koymak), kıllarda bakteri üremesine neden olabilir. Tüm bu hatalar, sadece birkaç hafta veya ay içinde ağız sağlığında gerilemeye ve diş eti hastalıklarına zemin hazırlar.

Dişlerinizi her fırçalayışta ne kadar süreyle temizlemelisiniz?

Uzmanların ve uluslararası kurumların ortak önerisi, günde en az iki kez ve her fırçalamada en az iki dakika ayırmanız yönündedir. İki dakika, hem üst hem alt çenedeki dış, iç ve çiğneme yüzeylerini yeterli derecede temizleyebilmeniz için asgari süredir. Ancak bazı araştırmalar, üç veya dört dakikaya kadar uzatılan fırçalama süresinin plak temizliğinde ek fayda sağlayabileceğini göstermektedir. Burada kilit nokta, zaman uzadıkça baskıyı artırmamak ve diş etlerini incitmemektir.

Elektrikli diş fırçalarının çoğunda bu zaman yönetimi için dahili zamanlayıcılar bulunur. Her 30 saniyede bir kısa duraklama veya sesli uyarı veren cihazlar, ağzın dört çeyreğini (üst sağ, üst sol, alt sağ, alt sol) sırayla temizlemenize olanak tanır. Manuel fırça kullananlar için de benzer bir planlama yapılabilir. Mesela her çeyrek bölgeye 30 saniye ayırarak rutini düzenli hâle getirebilirsiniz.

Süreyi gereksiz yere çok fazla uzatmak, dişlerinize faydadan çok zarar verebilir. Özellikle sert fırçalama alışkanlığınız varsa, uzun süreli sürtünme diş etinde tahrişi artırabilir. Bir de pratik bir nokta: Fırçalama sırasında ağzınızdaki köpüğü hemen tükürmek yerine, arada bir fırçanın kıllarını diş macununa yeniden batırarak ya da biraz su ile durulayarak devam edebilirsiniz. Böylece yüzeylerdeki plak iyice parçalanmış olur.

Son olarak fırçalama bittikten hemen sonra suyla yoğun bir şekilde çalkalamak, macundaki florürün etkisini azaltabilir. Florür, diş minesini güçlendiren önemli bir maddedir. Bu nedenle dişlerinizi fırçaladıktan sonra kısa süreli hafif bir çalkalama yeterli olabilir. Daha uzun süre ağzınızda bir miktar florür kalması, koruyucu etkiyi artırır.

Fırçalama için ne kadar diş macunu kullanılmalıdır?

Diş macununu “ne kadar çok, o kadar iyi” mantığıyla kullanmak, sık rastlanan bir yanılgıdır. Yetişkinler için önerilen miktar genellikle “nohut tanesi” veya “bezelye tanesi” büyüklüğündedir. Çünkü diş macununun asıl etkisi, içeriğindeki florürün diş minesine sağladığı korumaya dayanır ve bu koruma çok miktarda macun sıkmayla artmaz.

Florür oranı diş macununun temel etkinlik kriterlerinden biridir. Yetişkinlerde 1350–1500 ppm florür içeren macunlar idealdir. Çocuklarda ise yaşa göre değişmekle birlikte üç yaşından küçükler için “pirinç tanesi” kadar macun önerilirken, üç ila altı yaş arasındaki çocuklar “bezelye tanesi” büyüklüğünde macun kullanmalıdır. Bu çocukların macunu yutma riskini de azaltır ve florürün aşırı alımını önler.

Aroma ve köpürme faktörleri, çoğu zaman kişisel tercihe göre değişir. Nane aromalı macunlar ferahlık hissi vererek nefesi tazeler. Ancak köpürmeyi sağlayan SLS (Sodyum Lauril Sülfat) gibi maddeler, hassas ağız içi dokularda bazen tahrişe yol açabilir. Bu durumda düşük SLS’li veya SLS’siz macunlar tercih edilebilir.

Macunu diş fırçasına sürmeden önce fırçayı hafifçe ıslatabilirsiniz, ancak çok fazla su kullanmak macunun yoğunluğunu azaltabilir ve diş yüzeyine daha az aktif madde temas etmesine neden olabilir. Dolayısıyla “fırçayı ıslatmalı mıyım?” sorusunun evrensel bir cevabı yoktur; çoğu kişi hafifçe ıslatmanın yeterli olduğunu düşünür. Önemli olan macunun dişlere yayılacak biçimde sürülmesi ve fırçalama süresince aktive olmasıdır.

İplik çekilme alışkanlığı rutine nasıl eklenir?

Günlük rutine diş ipi eklemek, diş aralarındaki plak ve yemek artıklarını temizlemenin en etkili yollarından biridir. Diş fırçanız ne kadar gelişmiş olursa olsun, iki diş arasına tamamen nüfuz edemeyebilir. Diş ipi, işte bu “gizli koridorlarda” biriken kalıntıları temizlemek için tasarlanmış ince ve esnek bir yardımcıdır.

İşe, kendinize küçük bir hedef koyarak başlayabilirsiniz. İlk günlerde “Her akşam diş fırçalamadan önce veya sonra diş ipi kullanacağım” gibi bir prensip belirleyin. Diş ipini kullanmak, dakikalarca süren bir işlem olmak zorunda değildir. Günde sadece birkaç dakikanızı ayırmanız, uzun vadede diş eti kanaması, arayüz çürüğü gibi problemlerin oluşmasını engeller.

Diş ipini doğru kullanmak da bir o kadar önemlidir. Yaklaşık 45 cm uzunluğunda bir ip koparın, iki elinizin orta parmaklarına sarın ve başparmaklarınız veya işaret parmaklarınız yardımıyla ipi kontrol edin. Dişler arasına yavaşça yerleştirin ve hafif bir “C” şekli çizerek dişin yan yüzeyine sarılıp yukarı-aşağı hareketlerle plakları söküp çıkarın. Ani ve sert hareketlerle ipi diş etine bastırmak, kanamalara ve tahrişe neden olabilir.

Diş ipi dışında diş arası fırçaları, su püskürtücüler (water floss) ve benzeri araçlar da mevcuttur. Bu araçlar, özellikle diş teli kullananlar veya diş arası boşlukları geniş olanlar için hayat kurtarıcı olabilir. Ancak en basit ve yaygın yöntem hâlâ geleneksel diş ipidir. Bu alışkanlığı kazandığınızda, diş fırçalamanın ardından oluşan temiz ve ferah hissin çok daha belirgin hâle geldiğini göreceksiniz.

Düzenli diş kontrolleri neden ağız sağlığı için gereklidir?

Ne kadar özenle diş fırçalarsanız fırçalayın veya diş ipi kullanın, düzenli diş hekimi kontrolleri yapılmadığında gözden kaçan noktalar olabilir. Ağız içi, sürekli olarak bakteri barındıran ve besin artıklarıyla temas halinde olan dinamik bir ekosistemdir. Diş hekiminin yaptığı rutin kontroller, bu ekosistemde meydana gelen küçük değişiklikleri erkenden fark eder ve sizi büyük problemlere karşı korur.

En yaygın örneklerden biri, çürük başlangıcının erken teşhisidir. Kendi kendinize baktığınızda göremeyeceğiniz ya da ağrı sızı yapmadığı için fark edemeyeceğiniz küçük çürükler, diş hekimi muayenesinde, röntgenlerle veya özel ışıklar yardımıyla tespit edilir. Bu çürükler henüz başlangıç aşamasındayken küçük dolgularla tedavi edilir ve ilerleyip kanal tedavisi gerektirecek boyuta ulaşmaları önlenir.

Benzer şekilde diş eti hastalıklarında da erken teşhis hayati önem taşır. Gingivitis (diş eti iltihabı) seviyesindeyken basit tedavilerle iyileşebilecek durum periodontitis aşamasına geçerse diş kayıplarına, çene kemiğinde erimeye kadar varan sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Düzenli muayeneler, diş eti durumunuzun yakından izlenmesini ve gerekli temizlik işlemlerinin (detertraj, diş taşı temizliği vb.) yapılmasını sağlar.

Profesyonel temizlik, diş taşı (tartar) ve inatçı plak birikimlerinin giderilmesinde etkilidir. Diş hekiminin kullandığı ultrasonik cihazlar ve özel aletler, evde ulaşamadığınız noktalardaki sertleşmiş plakları temizleyerek ağız içinde adeta “sıfırdan” bir başlangıç yapmanızı sağlar. Ayrıca hekim, yaşam tarzınıza veya sistemik hastalıklarınıza göre size özel önerilerde bulunabilir. Örneğin şeker hastalığı ya da kalp rahatsızlığı olan bireylerin ağız bakımı daha fazla özen gerektirir.

Hemen Ara!